Omurgamız, üst üste binmiş disk şeklindeki kemiklerden oluşur. Bu
kemikler arasında da yine aynı şekildeki yastıkçıklara benzeyen ve
kemikler arasındaki sürtünmeyi önleyip yük aktarımını sağlayan diskler
bulunur. Boyun bölgesi 7 servikal, sırt bölgesi 12 torakal, bel bölgesi 5
lumbal, kalça bölgesi 5 sakral ve kuyruk sokumu bölgesi 4 koksigeal
kemikten oluşur. Bunlardan yalnızca boyun (1 omur hariç), sırt ve bel
bölgesinde bulunan 23 omur hareketlidir. Omurlar arasından vücuttaki
kasları inerve eden sinir kökleri çıkış yapar. Aynı zamanda omurga
düzgünlüğüne, hareketine ve stabilizasyonuna katkı sağlayan; bağlar ve
kaslar da bu bölgede bulunur.
“Skolyoz” terimi ilk olarak Hipokrat tarafından gündeme getirilmiştir. Peki,
skolyoz nedir? Skolyoz, omurların bir yöne kayması, dönmesi ya da
eğilmesi sonucunda omurgada açılaşma meydana getirip, vücut
asimetrisine neden olan patolojidir. Bu açılaşmalar kimi zaman estetik
olarak kendini gösterse de bir kısmı fark edilemeyebilirler. Toplumda her
100 kişiden 3-4 kişide görülme sıklığına sahiptir. Daha çok ergenlik
dönemindeki bireylerde karşımıza çıkmakta olup, kız çocuklarda erkek
çocuklara oranla daha sık görülmektedir.
Omurgadaki eğrilik kimi zaman doğuştan olmakla beraber, kimi zamansa
gelişim dönemindeki asimetrik pozisyon, nöromüsküler hastalıklar veya tek
taraflı spor/günlük aktivite sonucu asimetrik kas kuvvetine bağlı olarak
görülebilmektedir. Skolyozun şiddeti omurların yapmış olduğu açıya göre
sınıflandırılmaktadır. Çoğunlukla karşımıza düşük açılaşmış vakalar çıkar
ancak fark edilmemiş ya da şiddeti doğuştan yüksek olan skolyoz vakaları
büyük tehdit oluşturur.
Çoğunlukla sırt bölgesinde karşımıza çıkan eğrilikler, göğüs kafesinde
deformasyon oluşturabilmesi nedeniyle solunum sistemi patolojileri ve
omuz-baş hareketlerinde direkt rol oynar. Bu nedenle asimetrinin tespit
edilmesi ve ilerlemeden kontrol altına alınması oldukça önemlidir. Özellikle
annelerin çocukların gelişimini birebir takip etmesi gerekmektedir. Bebeklik
döneminden itibaren çocuğunun vücudunu doğru gözlemleyip duruşunu
kontrol etmeleri gerekir. Ergenlik döneminde ve yetişkinlik döneminde
kişinin kendi duruşunun farkında olması, aynada vücut imajını doğru
gözlemlemesi de bu sürecin devamını oluşturur.
Hastalar genellikle bu durumu görüntüdeki bir asimetri, tek taraflı ağrı, güç
eşitsizliği ya da tek taraflı sakatlıklar sonucunda keşfederler. Açısı sabit
kalıp gözlemler sonucunda ilerleyişi tespit edilmeyen skolyoz, tedavi
gerektirmeyebilir. Sistemleri bozacak ve ilerleyişi durmayan şiddetteki
skolyoz cerrahiyi düşündürebilirken diğer vakalarda ise skolyozun
önlenmesi de tedavisi de egzersiz terapisinden oluşmaktadır. Bunun yanı
sıra korse desteği de uygulanabilmektedir. Egzersiz tedavisinde özelleşmiş
bir çok konsept ve ekol bulunmaktadır. Skolyoz okulları bu alanda faaliyet
göstermektedir. Tüm yaklaşımlardaki amaç tek tarafa yönlenmiş hareketi
iki taraflı eşit hale getirmektir. İki tarafın kas çekimi de eşit hale geldiğinde
omurga da normal pozisyonuna dönebilmekte ya da skolyozun ilerleyişi
durdurulabilmektedir.
kemikler arasında da yine aynı şekildeki yastıkçıklara benzeyen ve
kemikler arasındaki sürtünmeyi önleyip yük aktarımını sağlayan diskler
bulunur. Boyun bölgesi 7 servikal, sırt bölgesi 12 torakal, bel bölgesi 5
lumbal, kalça bölgesi 5 sakral ve kuyruk sokumu bölgesi 4 koksigeal
kemikten oluşur. Bunlardan yalnızca boyun (1 omur hariç), sırt ve bel
bölgesinde bulunan 23 omur hareketlidir. Omurlar arasından vücuttaki
kasları inerve eden sinir kökleri çıkış yapar. Aynı zamanda omurga
düzgünlüğüne, hareketine ve stabilizasyonuna katkı sağlayan; bağlar ve
kaslar da bu bölgede bulunur.
“Skolyoz” terimi ilk olarak Hipokrat tarafından gündeme getirilmiştir. Peki,
skolyoz nedir? Skolyoz, omurların bir yöne kayması, dönmesi ya da
eğilmesi sonucunda omurgada açılaşma meydana getirip, vücut
asimetrisine neden olan patolojidir. Bu açılaşmalar kimi zaman estetik
olarak kendini gösterse de bir kısmı fark edilemeyebilirler. Toplumda her
100 kişiden 3-4 kişide görülme sıklığına sahiptir. Daha çok ergenlik
dönemindeki bireylerde karşımıza çıkmakta olup, kız çocuklarda erkek
çocuklara oranla daha sık görülmektedir.
Omurgadaki eğrilik kimi zaman doğuştan olmakla beraber, kimi zamansa
gelişim dönemindeki asimetrik pozisyon, nöromüsküler hastalıklar veya tek
taraflı spor/günlük aktivite sonucu asimetrik kas kuvvetine bağlı olarak
görülebilmektedir. Skolyozun şiddeti omurların yapmış olduğu açıya göre
sınıflandırılmaktadır. Çoğunlukla karşımıza düşük açılaşmış vakalar çıkar
ancak fark edilmemiş ya da şiddeti doğuştan yüksek olan skolyoz vakaları
büyük tehdit oluşturur.
Çoğunlukla sırt bölgesinde karşımıza çıkan eğrilikler, göğüs kafesinde
deformasyon oluşturabilmesi nedeniyle solunum sistemi patolojileri ve
omuz-baş hareketlerinde direkt rol oynar. Bu nedenle asimetrinin tespit
edilmesi ve ilerlemeden kontrol altına alınması oldukça önemlidir. Özellikle
annelerin çocukların gelişimini birebir takip etmesi gerekmektedir. Bebeklik
döneminden itibaren çocuğunun vücudunu doğru gözlemleyip duruşunu
kontrol etmeleri gerekir. Ergenlik döneminde ve yetişkinlik döneminde
kişinin kendi duruşunun farkında olması, aynada vücut imajını doğru
gözlemlemesi de bu sürecin devamını oluşturur.
Hastalar genellikle bu durumu görüntüdeki bir asimetri, tek taraflı ağrı, güç
eşitsizliği ya da tek taraflı sakatlıklar sonucunda keşfederler. Açısı sabit
kalıp gözlemler sonucunda ilerleyişi tespit edilmeyen skolyoz, tedavi
gerektirmeyebilir. Sistemleri bozacak ve ilerleyişi durmayan şiddetteki
skolyoz cerrahiyi düşündürebilirken diğer vakalarda ise skolyozun
önlenmesi de tedavisi de egzersiz terapisinden oluşmaktadır. Bunun yanı
sıra korse desteği de uygulanabilmektedir. Egzersiz tedavisinde özelleşmiş
bir çok konsept ve ekol bulunmaktadır. Skolyoz okulları bu alanda faaliyet
göstermektedir. Tüm yaklaşımlardaki amaç tek tarafa yönlenmiş hareketi
iki taraflı eşit hale getirmektir. İki tarafın kas çekimi de eşit hale geldiğinde
omurga da normal pozisyonuna dönebilmekte ya da skolyozun ilerleyişi
durdurulabilmektedir.