Araştırmacı Yazar Sema Çelik Yazdı... "995 KM"

TAKİP ET

Gazetemizin yazarı sevgili Sema Çelik Yazdı bu yazıya başlığa dikkat edip okuyunuz... 995 KM

Bilenler bilir; yıllardır şair-yazar Murathan Mungan’la ilgili her şeyi okur, takip ederim. Kalemi, zekası benim için ikonik bir anlam taşır. Kitaplığımda imzalı duran kitabına gözüm gibi bakarım, Şairin Romanı kişisel best listemdedir.. bu liste uzayıp gider. Hal böyleyken, Mungan’ın Van programı öncesi bu konuda bir şeyler söylemeden edemedim. Mayısın ilk haftası iki ayrı organizasyonla okurlarıyla buluşacak olan yazarı bekleyenler hayli fazla. Zira takip edenleri bilir sürekli ülkede kalmamakla birlikte, her organizasyona da katılmaz kendisi. Van’a geliyor olması bu açıdan da çok kıymetli. Mungan’ın dili, anlatım yoğunluğu, kelime dağarcığındaki zenginlik, yazın dünyasına kattığı her türden eserde hissedilir. Bir Mungan tarzı vardır; yıllardır çok yazarı, şairi etkilemiştir. Mungan’ın son çıkan kitabı ‘’995 KM’’ de ise nevi şahsına münhasır o Mungan tarzını hemen hissetmiyorsunuz bana göre. Yakın tarihten birçok olaya değindiği kitapta; bir Hizbullah tetikçisinin işlediği faili meçhul cinayetten sonra, otobüsle kat ettiği 995 km’lik yolculuğundaki duygu ve düşünce durumunu okuyoruz. Kitapta Mungan’ın aşina olduğumuz şiirsel dili ve derinliği öncesinde konuya odaklanıyoruz; çünkü 90’lı yıllar Türkiye’de izleri hiç silinmeyecek yaralar bıraktı.

   O yılları bir çocuk olarak yaşayan ben, kitabı büyük bir kasvetle okudum. 90’lı yıllarda Van, Mardin, Şırnak, Bingöl, Diyarbakır gibi doğu ve güneydoğu illerinde yaşanan faili meçhul cinayetlerİ, kayıpları, ölümleri bizzat yaşayanların, o kasvetin kat be kat fazlasını hissedeceğine eminim kitabı okuyunca. Hizbullah bu topraklarda sert ve acımasız bir oyundu, çok sert bir şekilde oynandı ve çok acılar yaşattı. Dünyanın ve özellikle ülkenin henüz dijitalleşmediği o senelerde; ailecek doluştuğumuz evlerde, akşamları tv karşısında bir köşede sessizce ödevlerini yapan 90’lı yıların çocukları, akşam haberlerinde öğrendi Hüseyin Velioğlu’nun, Gonca Kuriş’ in, Gaffar Okan’ın kim, domuz bağının, hücre evinin ne olduğunu. Ana babaların yüzlerindeki kaygıyı, korkuyu o zaman öğrendik biz daha çocukken. Evden çıkacaklarken hanedeki dişi bireylere; eğer dışarı çıkacaklarsa daha uzun etekler giymelerini salık vermek zorunda kalan babalardan aklımızın ermediği korkular devraldık.

  Hizbullah büyüyüp gelişince(ya da geliştirilince) birçok ilde kanlı eylemler gerçekleştirdi. Hızlı bir şekilde büyüyüp yayılmasının altında elbette birçok parametre var ama kelime anlamı Allah’ın Partisi olan bir yapıya ilginin, rağbetin olmaması Türkiye’de pek alışıldık değil. Önemli bir sebep bu. Bir siyasi düşüncenin içinde Allah’ın ismini geçiyorsa ya da meydanlara Kutsal kitapla çıkılıyorsa, geri kalan hiçbir şeyi sorgulamadan ardın sıra yürüyen binlerle mutlaka karşılık bulur bu topraklarda. Hatta miadını doldurup başka bir alternatife yerini kaptıran siyasal düşünceler bile sırf bu dayanakla(din üzerinden siyasetle) yıllar sonra kendi kül yığınlarına biraz odun ekleyip yeniden ateş yakmayı başardılar(bakınız: Yeniden Refah).Aynı filmlerin hangi sahnelerini yeniden izleyeceğiz hep beraber göreceğiz. Ancak 90’lı yılların acılarını yaşanmayacağına inanıyorum ben. Çünkü 29 Mart yerel seçimlerinde halk, nasıl ki Meral Akşener’i başarısız bir siyasi lider olarak tarihe gömdüyse, Hizbullah’ın devamı olarak addettiği Hüda par’ a da o yılları unutmadığını hatırlattı.

  995 KM bazılarınca sertçe eleştirilse de o karanlık döneme çok manidar bir ışık tutuyor. Üstelik güncel bir ışık. Nitekim ülkece toplumsal hafızamız zayıf olduğundan, yüzleşmek yerine kaçmayı ya da yok saymayı yeğlediğimizden, birilerinin bu şekilde hatırlatmalarda bulunması çok önemli. Kaleminize sağlık Sayın Mungan, Van’ hoş geldiniz şimdiden.

    

Van Roman kişisel şair